Tıpkı Amerikalıların Beyzbolu sevdiği gibi, İngilizler kriketi severler.
- Just as the Americans like baseball, the British like cricket.
Tıpkı Tom gibi çılgınsın.
- You're just as crazy as Tom.
O onun kulağına bir şey fısıldadığında, o sanki hipnotize olmuş gibi, tam onun söylediği gibi hareket etti.
- When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.
O, tam ben evden ayrılırken geldi.
- He arrived just as I was leaving home.