Yeni gömleğime biraz meyve suyu döktüm.
- I spilled some fruit juice on my new shirt.
Bizim bir şişe meyve suyuna ihtiyacımız var.
- We need a bottle of juice.
Ben dün gece çok sarhoştum.
- I was so drunk last night.
Larry Ewing sarhoştur.
- Larry Ewing is drunk.
Polis memuru el fenerini sarhoş adamın yüzüne tuttu.
- The officer shone his flashlight in the drunken man's face.
Sarhoş adam düz yürüyemiyordu.
- The drunken man couldn't walk straight.
Sarhoş olmak işleri daha iyi yapmayacak.
- Getting drunk won't make things better.
Sarhoş olmak istiyor musun?
- Do you want to get drunk?
Tom eve sürmek için çok içkili.
- Tom is too drunk to drive home.
Tom'un özel portakal suyu sayesinde harika hissediyorum.
- I feel amazing thanks to Tom's special orange juice.
Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
Çocuklar, aptallar ve ayyaşlar doğruyu söyler.
- Children, fools and drunkards tell the truth.
O, gerçek bir ayyaştı.
- He was a real drunkard.
Bu portakalın suyunu sıkamıyorum. O kuru.
- I can't squeeze juice out of this orange. It's dry.
The whole school is juiced about tonight's game.
Squeeze the orange and some juice will come out.