O şimdi bir mektup yazıyor.
- Sie schreibt jetzt einen Brief.
Şimdi ayrılmalıyım, beni uçuş için arıyorlar.
- Jetzt muss ich gehen, sie rufen gerade meinen Flug auf.
O şimdiye kadar okuduğum en iyi kitap.
- Es ist das beste Buch, dass ich bis jetzt gelesen habe.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Saat şimdi yedi kırk beş.
- It's quarter to eight now.
Tom'un şu ana kadar Boston'da olması bekleniyor.
- Tom is supposed to be in Boston by now.
Tom şu ana kadar birden fazla iş teklifi aldı.
- Tom certainly has had more than one job offer by now.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
Onu hemen yapabilir miyim?
- May I do it right now?
Şu an sadece ısınıyorum.
- I am only warming up now.
Şu an uzun eteklerin modası geçmiştir.
- Long skirts are out of fashion now.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
If you're tired, why don't you go to sleep? Because if I go to sleep now I will wake up too early.
- Wenn du müde bist, wieso gehst du nicht schlafen? Weil ich zu früh aufwachen werde, wenn ich jetzt schlafen gehe.
You're by my side; everything's fine now.
- Du bist an meiner Seite, jetzt ist alles gut.