izninizle

listen to the pronunciation of izninizle
Türkçe - İngilizce
beg to differ
with your permission

With your permission, I would like to leave the meeting to go pick up my daughter at school. - İzninizle, okuldaki kızımı almaya gitmek için toplantıyı terk etmek istiyorum.

by your leave
by/with your leave
izin
allowance
izin
{i} permission

She wanted my permission to use the telephone. - Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.

izin
leave

Tom allowed Mary to leave early. - Tom Mary'nin erken ayrılması için izin verdi.

Tom applied for a leave of absence. - Tom izin için başvurdu.

izin
permit

The teacher permitted the boy to go home. - Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.

They were not permitted to cross into Canada. - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.

izin
permission, leave, okay, OK, consent, the go-ahead; permit, licence, license; discharge
izin
concession
izin
sanction
izin
authorization
izin
day off

The boss gave us all a day off. - Patron hepimize bir günlük izin verdi.

I took a paid day off yesterday. - Dün bir gün ücretli izin aldım.

izin
{i} holiday

I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday. - Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.

Circumstances do not permit me such a holiday. - Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.

izin
okay
izin
dismissal
izin
ok
izin
the go-ahead
izin
authorisation
izin
license

Why wouldn't you let me get a driver's license? - Neden ehliyet almama izin vermedin?

Let me take a look at your driver's license. - Ehliyetine bakmama izin ver.

izin
clearance
izin
(Politika, Siyaset) admission
izin
licence
izin
consent

His mother will not consent to his going there alone. - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.

If I'd known that it would come to this, I would have never consented. - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.

izin
green light
izin
leave of absence
izin
go-ahead
izin
countenance
izin
of leave
izin
allowing

Why are we allowing this to happen? - Neden bunun olmasına izin veriyoruz?

I'm allowing you to go. - Gitmene izin veriyorum.

izin
permit to
izin
allowed to

The natives were not allowed to enter the district. - Yerlilerin bölgeye girmesine izin verilmiyor.

You are not allowed to violate the rules. - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.

izin
liberty
izin
vac

I'm going to take my vacation in September rather than July. - İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.

I'm on a paid vacation. - Ben ücretli izindeyim.

izin
vacation

I'm going to take my vacation in September rather than July. - İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.

Workers in France receive four weeks of paid vacation each year. - Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.

izin
pass

Would you mind letting me see your passport? - Pasaportunuzu görmeme izin verir misiniz?

We won't let you pass away. - Ölmene izin vermeyeceğiz.

izin
imprimatur
izin
toleration
izin
leave (of absence); vacation
izin
(Hukuk) permit, admission, imprimatur
izin
excuse

Will you excuse me for a moment? - Bana biraz izin verir misiniz?

Will you excuse me for just a moment? - Biraz izin verir misiniz?

izin
(Askeriye) discharge
izin
furlough

Most government workers are on furlough. - Çoğu hükümet çalışanı izinde.

izin
discharge
izin
{i} permitting

I will come, weather permitting. - Hava izin verirse, gelirim.

izin
dismiss
Türkçe - Türkçe

izninizle teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

izin
Bir kimseye çalıştığı yerce verilen tatil
izin
Mezuniyet
izin
Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet
izin
Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet: "Viyana'dan döneli bir ay olmuştu ve izni üç hafta sonra bitiyordu."- H. E. Adıvar
izin
(Osmanlı Dönemi) müsaade
İZİN
(Osmanlı Dönemi) Bak: İzn
izninizle