I guess our job is not to let that happen.
- Sanırım bizim işimiz onun olmasına izin vermemek.
We'll always have to be careful not to let this happen again.
- Bunun tekrar olmasına izin vermemek için her zaman dikkatli olmalıyız.
Allow me to introduce Mayuko to you.
- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
I can't let him alone.
- Ben ona tek başına izin veremem.
You can drink water, but you can also let it walk.
- Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
- Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.