Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
I can't let him alone.
- Ben ona tek başına izin veremem.
You can drink water, but you can also let it walk.
- Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
No ambiguities are allowed in a contract.
- Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.