itirazsız

listen to the pronunciation of itirazsız
Türkçe - İngilizce
unargued
readily, without any objection
without any objection
implicit
nem con
itiraz
objection

I'm quite all right if you have no objection to it. - Eğer sizin bir itirazınız yoksa ben oldukça iyiyim.

She has a strong objection to my plan. - Onun benim planıma güçlü bir itirazı var.

itiraz
contest

She decided not to contest the charges in court. - O, mahkemedeki suçlamalara itiraz etmemeye karar verdi.

itiraz
{i} contradiction
itiraz
(Kanun) demurral
itiraz
expections
itiraz
opposition
itiraz
reclaim
itiraz
demur
itiraz
protest

He submitted his resignation in protest of the company's policy. - İstifasını şirket politikasına itiraz ederek sundu.

itiraz
protestation
itiraz
remonstrance
itiraz
plea
itiraz
impeachment
itiraz
but

I could have objected, but didn't. - İtiraz edebilirdim ama etmedim.

I don't object to your going out to work, but who will look after the children? - Ben çalışmak için dışarı gitmene itiraz etmiyorum fakat çocuklara kim bakacak.

itiraz
cavil
itiraz
deprecation
itiraz
outcry
itiraz
expostulation
itiraz
objection, disapproval
itiraz
challenge

Sami didn't challenge that. - Sami ona itiraz etmedi.

I accept your challenge. - İtirazını kabul ediyorum.

itiraz
law protest
itiraz
disapproval
itiraz
objection, disapproval, protest; plea
itiraz
difficulty
Türkçe - Türkçe
İtiraz etmeden, karşı çıkmadan, olduğu gibi
iTiRAZSIZ
İtiraz etmeden, karşı çıkmadan, olduğu gibi: "Beraber dolaşıp oynamamıza uzaktan mütebessim bir yüz takınarak itirazsız seyirci kalıyor."- R. H. Karay
itiraz
Bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkma: "Oyuncuların itirazına rağmen bir üçüncü olarak katılıyordu."- S. F. Abasıyanık
itiraz
Bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkma
itiraz
Söylenecek söz, karşı söyleme
itiraz
(Osmanlı Dönemi) kabul etmediğini belirtme, karşı çıkma
itiraz
Söylenecek söz, karşı söyleme: "Onun verdiği emre itirazı hiçbirimiz aklımızdan geçirmiyoruz."- R. N. Güntekin
itirazsız