Tepside beş öğe var, bunlardan üçü anahtar.
- There are five items on the tray, three of which are keys.
İstek listendeki öğelerden biri satlıktır.
- One of the items on your wish list is on sale.
Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir.
- Strong winds can blow away unsecured items.
Değerli öğeleri araçta bırakmayın.
- Do not leave valuable items in the vehicle.
Değerli öğeleri araçta bırakmayın.
- Do not leave valuable items in the vehicle.
Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir.
- Strong winds can blow away unsecured items.
Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
- These fragile items must be insured against all risks.
Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.
- These items are rather hard to obtain.
Lütfen listedeki tüm kalemleri kontrol et.
- Please check all the items on this list.
Tartışacak bir madde daha var.
- There's one more item to discuss.
Görüşmek için bir maddemiz daha var.
- We have one more item to discuss.
Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
- These fragile items must be insured against all risks.
Parçanız en kısa sürede gönderilecektir.
- Your item will be shipped as soon as possible.
Canım bu anketi doldurmak istemiyor. Çok öge var.
- I don't feel like filling out this questionnaire. There are too many items.
Ajandadaki sonraki ögeye başlayalım.
- Let's move on to the next item on the agenda.
Yukarıda bahsedilen posta öğesi usulüne uygun şekilde teslim edilmiştir.
- The above-mentioned mail item has been duly delivered.
Değerli öğeleri araçta bırakmayın.
- Do not leave valuable items in the vehicle.
Tweezers are great for manipulating small items.
Jack and Jill are an item.
... some items in the rest ...
... We flip the card over and we then show you related items ...