Tom gave Mary the stability that she had never had.
- Tom, Mary'ye şimdiye kadar sahip olmadığı istikrarı verdi.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
You've got to get a steady job.
- İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
Tom is going steady with Mary.
- Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
Kararlılıkla her şeyi başarırız.
- İstikrarla her şeye muvaffak oluruz.
Kararlılık başarının anahtarıdır.
- İstikrar başarının anahtarıdır.