Our company decided for consistent fees.
- Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.
You've got to get a steady job.
- İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
The economy of Japan is still stable.
- Japon ekonomisi hâlâ istikrarlı.
The final value theorem does not apply if the system is not stable.
- Eğer sistem istikrarlı değilse, son değer teoremi uygulanmaz.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
He speaks English with a strong German accent.
- O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur.
Tom gave Mary the stability that she had never had.
- Tom, Mary'ye şimdiye kadar sahip olmadığı istikrarı verdi.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
There was steady economic improvement.
- İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
Jack and Betty have been going steady for a month.
- Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
Kararlılıkla her şeyi başarırız.
- İstikrarla her şeye muvaffak oluruz.
Bu mücadele kararlılıkla devam edecek.
- Bu mücadele istikrarla sürecek.