Our company decided for consistent fees.
- Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.
Tom is going steady with Mary.
- Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
Jack and Betty have been going steady for a month.
- Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
Prices are stable these days.
- Fiyatlar bu günlerde istikrarlıdır.
The economy of Japan is still stable.
- Japon ekonomisi hâlâ istikrarlı.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
He speaks English with a strong German accent.
- O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur.
Tom gave Mary the stability that she had never had.
- Tom, Mary'ye şimdiye kadar sahip olmadığı istikrarı verdi.
Sami was looking for some stability.
- Sami biraz istikrar arıyordu.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
Tom is going steady with Mary.
- Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
Tom kararlılıktan yoksun.
- Tom istikrardan mahrum.
Kararlılık, bildiğiniz gibi, başarının anahtarıdır.
- İstikrar, malumunuz üzere, muvaffakiyetin anahtarıdır.