He was forced to resign as prime minister.
- Başbakan olarak istifa etmek zorunda kaldı.
I don't want to resign my job at present.
- Şu andaki işimden istifa etmek istemiyorum.
She's made up her mind to quit the company.
- O şirketten istifa etmek için kararını verdi.
He was finally forced to resign.
- O, sonunda istifa etmek zorunda bırakıldı.
He was forced to resign as prime minister.
- Başbakan olarak istifa etmek zorunda kaldı.