He was finally forced to resign.
- O, sonunda istifa etmek zorunda bırakıldı.
He has no choice but to resign.
- İstifa etmekten başka seçeneği yoktu.
She's made up her mind to quit the company.
- O şirketten istifa etmek için kararını verdi.
He has no choice but to resign.
- İstifa etmekten başka seçeneği yoktu.
Tom was forced to resign.
- Tom istifa etmek için zorlandı.
I've seen just now that the ambassador of Saudi Arabia has resigned.
- Suudi Arabistan büyük elçisinin istifa ettiğini az önce gördüm.
The company appealed for people to take voluntary resignation.
- Şirket insanların gönüllü olarak istifa etmeleri için yalvardı.
He resigned his post on account of illness.
- O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.
He resigned on the grounds of ill health.
- O kötü sağlık gerekçesiyle istifa etti.