Tom readily admits his mistakes.
- Tom hatalarını isteyerek kabul eder.
Do you think Tom will go willingly?
- Tom'un isteyerek gideceğini düşünüyor musun?
Far from hesitating, she willingly offered to help me.
- Tereddütten uzak, isteyerek bana yardım etmeyi önerdi.
Tom will never willingly go there by himself.
- Tom isteyerek tek başına oraya asla gitmeyecek.
Tom has willingly done everything we've asked him to do.
- Tom yapmasını istediğimiz her şeyi isteyerek yaptı.
I'd like to go to London.
- Londra'ya gitmek isterim.
Would you like coffee or tea?
- Çay veya kahve ister misin?
Playing the violin requires much practice.
- Keman çalmak çok pratik ister.
I don't require your understanding.
- Anlayışını istemiyorum.
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
My boss refused my request for a raise.
- Patronum zam isteğimi reddetti.
Reservations are required.
- Rezervasyon isteniyor.
I would like to but I have a required course tonight.
- İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.
He requested my assistance.
- O benim yardımımı istedi.
She requested help, but no one came.
- Yardım istedi, ama kimse gelmedi.
I have some cravings.
- Benim bazı isteklerim var.
Do you want to go to the movies or to the theater?
- Sinemaya mı tiyatroya mı gitmek istersin?
I don't want to see your faces.
- Yüzlerinizi görmek istemiyorum.
Tom heard Mary call for help.
- Tom Mary'nin yardım istediğini duydu.
They would call for help.
- Onlar yardım istediler.
My sponsor was willing to agree to my suggestion.
- Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.
An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources.
- Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.
Dan desired to kill Linda.
- Dan Linda'yı öldürmek istedi.
There remains nothing to be desired.
- İstenilen bir şey yok.