istenmeyen

listen to the pronunciation of istenmeyen
Türkçe - İngilizce
undesirable

What are the criteria you use to weed out undesirable candidates? - İstenmeyen adayları ayıklamak için kullandığınız ölçütler nelerdir?

unwelcome

Our client wants to build a house with an internal courtyard in order to avoid unwelcome gazes from the outside. - Müşterimiz dışarıdan istenmeyen bakışları önlemek amacıyla iç avlusu olan bir ev inşa etmek istiyor.

(Jeoloji) deleterious
untoward
out of favour
uncalled-for
unenviable
unwanted

Don't draw unwanted attention to yourself. - İstenmeyen dikkati kendinize çekmeyin.

There are always so many unwanted gifts in the house after Christmas. - Noel'den sonra evde hep pek çok istenmeyen hediyeler vardır.

undesired
uncalled for
refuse
out of favor
unwished for
undesirables
undesireable
needless
unthankful
istenmeyen giysi
castoff
istenmeyen bitki
weed
istenmeyen etki
(Pisikoloji, Ruhbilim) adverse effect
istenmeyen etkiler
(Tıp) undesirable effects
istenmeyen durum
unintended consequences
istenmeyen adam
persona non grata
istenmeyen adam
unwanted man
istenmeyen bit üretimi
drop-in
istenmeyen durum
(Bilgisayar) un-solicited status
istenmeyen eposta
(Bilgisayar) junk email
istenmeyen kimse
undesirable
istenmeyen kişi
persona non grata
istenmeyen kişilerden temizleme
purge
istenmeyen kişilerden temizlemek
purge
istenmeyen kişileri atmak
houseclean
istenmeyen koku
effluvia
istenmeyen koku
(Gıda) off odor
istenmeyen koku
effluvium
istenmeyen koku
(Gıda) off odour
istenmeyen lezzet
(Gıda) off flavour
istenmeyen lezzet
(Gıda) off flavor
istenmeyen misafir
imposition
istenmeyen sonuçlar
unintended consequences
istenmeyen tıpkı kayıt
duplicate record
istenmeyen yanıt
(Bilgisayar) unrequested response
istenmeyen yük
(Askeri) unwanted cargo
iste
{f} like

Would you like some coffee? - Biraz kahve ister misin?

Would you like to dance with me? - Benimle dans etmek ister misin?

iste
require

I am sorry, but I cannot meet your requirement. - Üzgünüm ama isteğinizi yerine getiremem.

Is there anything else you require? - İstediğin başka bir şey var mı?

iste
(Bilgisayar) request

A map is available upon request. - İstek üzerine bir harita mevcuttur.

My boss refused my request for a raise. - Patronum zam isteğimi reddetti.

iste
(Bilgisayar) pull
iste
adjure
iste
{f} willed
iste
{f} required

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

I would like to but I have a required course tonight. - İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.

iste
{f} appealing
iste
{f} requested

She requested help, but no one came. - Yardım istedi, ama kimse gelmedi.

He requested my assistance. - O benim yardımımı istedi.

iste
{f} craving

I have some cravings. - Benim bazı isteklerim var.

iste
adjure to
iste
covet
iste
crave
iste
want to

I don't want to identify myself with that group. - Bu grupla kendimi tanıtmak istemiyorum.

I want to go to London. - Londra'ya gitmek isterim.

iste
call for

Why didn't Tom call for help? - Tom neden yardım istemedi?

Tom decided to call for help. - Tom yardım istemeye karar verdi.

iste
{f} willing

If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either. - Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.

I assume you are willing to take the risk. - Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.

iste
adjure to be
iste
make a request
iste
want to be
iste
desired

There remains nothing to be desired. - İstenilen bir şey yok.

Dan desired to kill Linda. - Dan Linda'yı öldürmek istedi.

iste
want#to
iste
adjureto
iste
coveted
iste
wantto
Türkçe - Türkçe
istenmeyen