It had an effect very different from the one intended.
- Onun istenilenden çok farklı bir etkisi vardı.
Your friends from Boston are more than welcome to come to my party tonight, too.
- Bostonlu arkadaşların da istenilenden daha çok bu gece partime gelecekler.
Would you like coffee or tea?
- Çay veya kahve ister misin?
You may choose what you like.
- İstediğinizi seçebilirsiniz.
Is there anything else you require?
- İstediğin başka bir şey var mı?
I don't require your understanding.
- Anlayışını istemiyorum.
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
My boss refused my request for a raise.
- Patronum zam isteğimi reddetti.
I would like to but I have a required course tonight.
- İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.
Reservations are required.
- Rezervasyon isteniyor.
He requested my assistance.
- O benim yardımımı istedi.
Tom has requested my assistance.
- Tom yardımımı istedi.
I have some cravings.
- Benim bazı isteklerim var.
I want to go to London.
- Londra'ya gitmek isterim.
I don't want to see your faces.
- Yüzlerinizi görmek istemiyorum.
Tom heard Mary call for help.
- Tom Mary'nin yardım istediğini duydu.
Why didn't Tom call for help?
- Tom neden yardım istemedi?
My sponsor was willing to agree to my suggestion.
- Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.
I assume you are willing to take the risk.
- Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.
Your English composition leaves almost nothing to be desired.
- Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.
There remains nothing to be desired.
- İstenilen bir şey yok.