iradeli

listen to the pronunciation of iradeli
Türkçe - İngilizce
strong-willed

She seems timid, but she's actually a strong-willed person. - O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir.

Mary is a very strong-willed woman. - Mary çok iradeli bir kadın.

willed
strong

Mary is a very strong-willed woman. - Mary çok iradeli bir kadın.

She seems timid, but she's actually a strong-willed person. - O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir.

strong minded
strong-willed, resolute
resolute
strong-willed, strong-minded
voluntary, under the control of the will
strong-minded

Tom is a very strong-minded person. - Tom çok iradeli bir kişi.

strong willed
volitional
iradeli kişilik
decision of character
iradeli oluş
voluntariness
irade
willpower

He has enough willpower. - O yeteli iradeye sahip.

irade
{i} freedom
irade
will

Tom did it against his will. - Tom, onu onun iradesine karşı yaptı.

He made me go against my will. - İrademe karşı beni gönderdi.

irade
(Latin) voluntas
irade
volition

Despite my parents' preference, I have decided to attend an out-of-state college on my own volition. - Ailemin tercihinin aksine, şehir dışında bir üniversiteye devam etmeye kendi irademle karar verdim.

irade
the will of
irade
will of
irade
{i} spine
İrade
will-power
irade
will, volition, the power of willing or determining
irade
self control

Tom has no self control. - Tom'un irade gücü yok.

irade
willing, commanding
irade
will, wish, desire
irade
fiat
irade
will, desire, volition; command, decree, edict buyruk
irade
will power, will; determination; self-control
irade
decree, command; irade
irade
pleasure
irade
irade
irade
selfcontrol
özgür iradeli
voluntary
İngilizce - İngilizce

iradeli teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

irade
A decree of a Muslim ruler
irade
A decree of the Sultan
Türkçe - Türkçe
İradeye dayanan, iradi: "Gözleri siyah kirpikleri içinde canlı ve iradeli koyu kurşuni ışıklarla yanıyordu."- H. E. Adıvar
İradeye dayanan, iradi
irade
Buyruk: "Görülünce vurulması için irade bile var."- S. M. Alus
irade
Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü: "Korkunç bir irade kuvveti sarfıyla baş ucundaki lambayı yaktı."- S. F. Abasıyanık. İstenç
irade
Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü
irade
İstek, dilek
irade
Buyruk
irade
İstenç
irâde
(Osmanlı Dönemi) istek, arzu, dilemek, emir, ferman; bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç
İRADE
(Osmanlı Dönemi) Fık: Cenab-ı Hak irade sıfatı ile muttasıftır ve
İRADE
(Hukuk) Buyruk, istek, arzu, bir işi yapma azimi ve gücü
İRADE
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.(İrade, ihtiyardan daha geniştir, umumidir. İhtiyar, taraflardan birini diğerine tafdil ile beraber tercihtir. İrade; yalnız tercihtir. Mütekellimler bazan iradeyi ihtiyar mânasında kullanmışlardır. İradenin zıddı kerâhet; ihtiyarın zıddı icâb ve ıztırardır. İrade, hakikatte dâima ma'duma taalluk eder. Çünkü, bir emrin husûl ve vücudu için o, tahsis ve takdir eder.)
İRADE
(Osmanlı Dönemi) İstek, arzu. Dilemek. Emir. Ferman
İrade
(Osmanlı Dönemi) TIBB
İrade
buyrultu
İngilizce - Türkçe

iradeli teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

irade
irade
irade
ferman
iradeli