She seems timid, but she's actually a strong-willed person.
- O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir.
Mary is a very strong-willed woman.
- Mary çok iradeli bir kadın.
Mary is a very strong-willed woman.
- Mary çok iradeli bir kadın.
She seems timid, but she's actually a strong-willed person.
- O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir.
Tom is a very strong-minded person.
- Tom çok iradeli bir kişi.
He has enough willpower.
- O yeteli iradeye sahip.
Tom did it against his will.
- Tom, onu onun iradesine karşı yaptı.
He made me go against my will.
- İrademe karşı beni gönderdi.
Despite my parents' preference, I have decided to attend an out-of-state college on my own volition.
- Ailemin tercihinin aksine, şehir dışında bir üniversiteye devam etmeye kendi irademle karar verdim.
Tom has no self control.
- Tom'un irade gücü yok.