Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır.
- A walk before breakfast is refreshing.
Esperanto canlandırıcı bir şekilde farklı.
- Esperanto is refreshingly different.
Ferahlatıcı bir tadı var.
- It has a refreshing taste.
O oldukça ferahlatıcı.
- It's quite refreshing.
Bu ferahlatıcı bir değişiklik.
- This is a refreshing change of pace.
Ferahlatıcı bir tadı var.
- It has a refreshing taste.
Yeni Çağ fikirleri geleneksel Hıristiyanlığın ağırbaşlı ortadoksluğu için ferahlatıcı bir alternatiftir.
- New Age ideas are a refreshing alternative to the staid orthodoxy of traditional Christianity.