Tom sık sık kendisiyle çelişir.
- Tom constantly contradicts himself.
Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
- When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
O, sürekli şikâyet ediyor.
- He is constantly complaining.
Karısı ona sürekli dırdır ediyor.
- His wife nags him constantly.
O, benden sürekli olarak ödünç para alıyordu.
- He was constantly borrowing money from me.
Sürekli olarak isimleri unutuyorum.
- I am constantly forgetting names.
Daima kendi kendime lakırdı ederim.
- I constantly talk to myself.