intoxicated to the point of being unaware of one's surroundings

listen to the pronunciation of intoxicated to the point of being unaware of one's surroundings
İngilizce - Türkçe

intoxicated to the point of being unaware of one's surroundings teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

gone
öImüş
gone
ayrılmış
gone
{s} ilerlemiş
gone
{s} heyecanlı
gone
{s} mahvolmuş
gone
{s} bozulmuş

Bu eti ızgara yapamam. Bozulmuş! - I cannot grill this meat. It has gone bad!

gone
{s} gitmiş

O, paraya gitmiş gözüyle baktı. - He regarded the money as gone.

O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir. - She may have gone out to do some shopping.

gone
{s} sevdalanmış
gone
far gone çok ilerlemiş
gone
{s} yok olmuş
gone
{s} kayıp

Bavulumun kayıp olduğunu bulmak için uyandım. - I awoke to find my suitcase gone.

Tom neredeyse bir haftadır kayıp. - Tom has been gone almost a week.

gone
{s} kendinden geçmiş

Tom sadece on beş dakika kendinden geçmişti. - Tom was only gone for fifteen minutes.

gone
bir ayağı çukurda a gone feeling bitkinlik
gone
{s} geçkin
gone
{s} bozuk
gone
f., bak. go
gone
kaybolmuş

Bisikletimi kaybolmuş buldum. - I found my bicycle gone.

gone
ölmüş

Tom'un ölmüş olduğuna inanamıyorum. - I can't believe that Tom is gone.

Araba uçuruma gitmiş olsaydı onlar ölmüş olacaktı. - They would have been killed if the car had gone over the cliff.

gone
Go fiilinin present perfect hâli
İngilizce - İngilizce
gone

Dude, look at Jack. He's completely gone.

intoxicated to the point of being unaware of one's surroundings

    Heceleme

    in·tox·i·ca·ted to the point of be·ing un·a·ware of one's sur·round·ings

    Türkçe nasıl söylenir

    întäksıkeytıd tı dhi poynt ıv biîng ʌnıwer ıv wʌnz sıraundîngz

    Telaffuz

    /ənˈtäksəˌkātəd tə ᴛʜē ˈpoint əv ˈbēəɴɢ ˌənəˈwer əv ˈwənz sərˈoundəɴɢz/ /ɪnˈtɑːksəˌkeɪtəd tə ðiː ˈpɔɪnt əv ˈbiːɪŋ ˌʌnəˈwɛr əv ˈwʌnz sɜrˈaʊndɪŋz/