O, otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
- She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.
- Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.
Onun kasıtlı olmadığına eminim.
- I'm sure that wasn't intentional.
Onun hatası kasıtlıydı.
- His mistake was intentional.
Onun maksatları belirsizdi.
- His intentions were unclear.
Tom'un maksatları oldukça açıktı.
- Tom's intentions were quite clear.
Tom'un güzel planları var.
- Tom has good intentions.
Mary'nin gerçek planları ne?
- What are Mary's true intentions?
Onun kasıtlı olmadığına eminim.
- I'm sure that wasn't intentional.
Onun hatası kasıtlıydı.
- His mistake was intentional.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.
- I don't understand what his intentions are.
Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.
- You have to read between the lines to know the true intention of the author.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- It is not my intent to hurt you in any way.
Tom'un maksatları oldukça açıktı.
- Tom's intentions were quite clear.
Onun maksatları belirsizdi.
- His intentions were unclear.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Para kazanmayla o kadar meşguldü ki başka bir şey düşünecek vakti yoktu
- He was so intent on money-making that he had no time to think of anything else.
Fransızca öğrenmeye niyetli.
- She is intent on mastering French.
Polis suçluyu durdurmaya niyetliydi.
- The police were intent on stopping the criminal.
Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.
- She watched the birds intently and joyfully.
Tom dikkatle dinliyor.
- Tom is listening intently.
Evet, bunu kasıtlı yaptım.
- Yes, I did this intentionally.
O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
- He broke the window intentionally.
O evlenme niyetini açıkça ortaya koydu.
- He made his intentions clear.
O evlenme niyetini açıkladı.
- He disclosed his intentions.
cold in those inner parts, cold belly, and hot liver, causeth crudity, and intention proceeds from perturbations .
The intention of this legislation is to boost the economy.
My intention was to marry a wealthy widow.
... no intention of so doing, and if the score ...