Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
- We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.
O unutkan oldu, bu onu şiddetle sinirlendirdi.
- He became forgetful, which annoyed him intensely.
Fırtınanın durması söyle dursun, çok daha fazla yoğunlaştı.
- Far from stopping, the storm became much more intense.
Aylardan temmuzdu. Isı yoğundu.
- It was July. The heat was intense.
Bu örümceğin ısırması şiddetli ağrıya sebep olur.
- The bite of this spider causes intense pain.
Bu kadar şiddetli ağrıyı nasıl görmezden gelebilirim?
- How can I ignore pain this intense?
An intensely private man, he kept chit-chat to a minimum.
He pursued his studies intensely.