Bu ilginç bir tesadüf.
- It's a curious coincidence.
Bir İngiliz hakkında ilginç bir hikaye var.
- There is a curious story about an Englishman.
Fakat tuhaf bir durum vardı.
- But there was one curious circumstance.
Meg Japonya hakkında her şeyi bilmeye meraklı.
- Meg is curious to know everything about Japan.
O, ne hakkında çok meraklı?
- What is she so curious about?