Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
- I'm afraid you have dialed a wrong number.
Eğer yanlış yaparsam beni düzelt
- Correct me if I am wrong.
Ben sana ne zaman haksızlık ettim?
- When have I ever wronged you?
Ona haksızlık ettiğimi düşünüyor.
- She thinks that I wronged her.
Yanlış yola girmiş olmalıyız.
- We must've taken the wrong road.
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
- The country is headed on the wrong track.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
- Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
O kazağını ters yüz giydi.
- He put on his sweater wrong side out.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
- Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
- There's nothing physically wrong with him.