Tom wants a bigger discount.
- Tom daha büyük bir indirim istiyor.
There's a scratch here. Could you give me a discount?
- Burada bir çizik var. Bana indirim yapar mısınız?
It's not about cost reduction.
- Bu, maliyet indirimi ile ilgili değil.
We would ask you to give us a price reduction of 5%.
- Bize %5'lik bir fiyat indirimi vermenizi istiyoruz.
My cat ate a part of the rebate check.
- Kedim, indirim çekinin bir parçasını yedi.
Apples were on sale today.
- Elmalar bugün indirimli.
Japanese beef was on sale yesterday.
- Japon dana eti dün indirimli idi.
It was 30% off during the sale.
- O satış boyunca yüzde 30 indirimdeydi.
Could you knock a little off the price?
- Biraz indirim yapabilir misiniz?
What's the deductible on your insurance?
- Senin sigortanda indirimli nedir?
This insurance has a high deductible.
- Bu sigortanın yüksek bir indirimi var.
Advertisements for discounts and sales constantly arrive on Tom's mobile phone.
- İndirimler ve satışlarla ilgili ilanlar sürekli olarak Tom'un cep telefonuna geliyor.
The plan announced Tuesday calls for $54 billion in tax cuts.
- Salı günü yayınlanan planda 54 milyar dolar vergi indirimi duyuruldu.
The Republicans want more tax cuts for the rich.
- Cumhuriyetçiler, zenginler için daha fazla vergi indirimi istiyor.
The tax agent allowed the deduction.
- Vergi ajanı indirime izin verdi.