Köpeği ile yürüyen küçük bir çocuk var.
- There is a little boy walking with his dog.
Tabiri caizse, o yürüyen bir sözlüktür.
- He is, so to speak, a walking dictionary.
Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.
- Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.
Yürüyüşe itirazım yok.
- I don't mind walking.
Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
- The school is within walking distance of my house.
Yürümek iyi egzersizdir.
- Walking is good exercise.
İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
- Walking from the station to the house takes only five minutes.
John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
- I watched John and Mary walking hand in hand.
O tabiri caizse ayaklı bir ansiklopedidir.
- He's what they call a walking encyclopedia.
Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.
- He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
Phil's mother is a walking miracle after surviving that accident.