Gelecek dört yıl içinde, 15 milyar euro biriktirilmeli.
- In the next four years, €15,000,000,000 must be saved.
Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
- Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
İleride polis olmak istiyor.
- He wants to be a policeman in the future.
İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
- I want to become a TV announcer in the future.
Sonuçta çalışkan kişi başarır.
- In the end, the diligent person succeeds.
Sonuçta, Jane onu satın almadı.
- In the end, Jane didn't buy it.
Annem her zaman sabahleyin erken kalkar.
- Mother always gets up early in the morning.
O sabahleyin saçını tarar.
- She brushes her hair in the morning.
Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
- In the end, the Germans were forced to withdraw.
Sonunda o, yoluna girecek.
- It'll come right in the end.
Akşamleyin seni arayacağım.
- I'll call you in the evening.
Burada akşamleyin genellikle serin bir esinti vardır.
- There is usually a cool breeze here in the evening.
Bu arada ne yapabilirim?
- What can I do in the meantime?
Bu arada ne yapmak istersiniz?
- What would you like to do in the meantime?
Gelecekte bir pilot olmak istiyorum.
- I want to be a pilot in the future.
Kimse gelecekte ne olacağını söyleyemez.
- No one can tell what'll happen in the future.
Neticede hepimiz öleceğiz.
- We all die in the end.
Geceleri oğlum için kitap okurum.
- In the evening, I read my son a book.
Genellikle sabah kahve, akşam çay içerim.
- In the morning I usually drink coffee, in the evening I drink tea.
Burada akşamleyin genellikle serin bir esinti vardır.
- There is usually a cool breeze here in the evening.
Gerçek ortada bir yerde yatıyor.
- The truth lies somewhere in the middle.
Gerçek ortada yatıyor.
- The truth lies in the middle.
Roosevelt sabah kiliseye gitti.
- Roosevelt went to church in the morning.
Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır.
- It's good for your health to get up early in the morning.
Bunun hepsi geçmişte.
- That's all in the past.
Geçmişte yaşamaya son vermelisin.
- You need to stop living in the past.
Biz binayı satmak zorunda kaldık çünkü onu zararda işlettik.
- We had to sell the building because for years we operated it in the red.
Şirketimizin geleceği tehlikede. Son birkaç yıldır aşırı derecede borçluyuz.
- The future of our company is at stake. We have been heavily in the red for the last couple of years.
Bizim aile bütçesi borçludur.
- Our family budget is in the red.
Şiddetli yağmurun ardından büyük bir sel baskını oldu.
- In the wake of the heavy rain, there was a major flood.
He appears in the know about such matters.
The figures are going to be in the red this year.
I really wanted a clear photo of the president, but all the journalists were in the way.