in that location, in a specific place

listen to the pronunciation of in that location, in a specific place
İngilizce - Türkçe

in that location, in a specific place teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

there
oraya

Bu yol sizi oraya götürür. - This road leads you there.

Oraya gitmeye çok hevesli. - He is very eager to go there.

there
orada

Yıllar önce orada bir kale vardı. - There was a castle here many years ago.

Onlar orada garip bir hayvan gördü. - They saw a strange animal there.

there
şurada

Şurada kitap okuyan adam benim babam. - The man reading a book over there is my father.

Şurada duran adam kim? - Who's that man standing over there?

there
There is still time
there
o yer

O yerde birçok insan kalıntısı vardı. - There were a lot of human remains in that place.

there
ünlem orada
there
var

İnternette Tatar dilinde çok az site vardır. - There are few sites in the Tatar language on the Internet.

Evimin arkasında bir kilise var. - There is a church at the back of my house.

there
İşte ...: There
there
o konuda

Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok. - I'm sorry, but there's nothing I can do about it.

O konuda hiçbir sorun yoktu. - There was no question about that.

there
ünlem İşte Alsana Gördün mü? Bu kelime be fiilinden önce gelince varlık belirtir ve özne fiilden sonra gelir
there
oradaki

Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı. - That boy over there will be Tom's brother.

Biz oradaki masada oturabilir miyiz? - Can we sit at the table over there?

there
işte!

Her işte bir hayır vardır! - There is a silver lining to every dark cloud!

İşte hocamız geliyor. - There comes our teacher.

there
oralarda

Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim. - I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.

Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var. - There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.

there
{ü} gördün mü

Orada ne olduğunu gördün mü? - Did you see what happened out there?

Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır. - Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.

there
orayı

Orayı seveceğini düşünüyorum. - I think you'd like it there.

Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder. - Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.

İngilizce - İngilizce
there
in that location, in a specific place