Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.