Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz.
- In fact, it's a great surprise to see you here.
Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum,
- I don't like him much, in fact I hate him.
Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
- In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
Gerçekten, o kiliseye gitmedi.
- In fact, he didn't go to the church.
Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.
- As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.
Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.
- I don't really like him, in fact, I hate him.
Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.
- As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.
People think tomatoes are vegetables, but, in fact, they are fruits.