Bıçağın ucu keskindir.
- The tip of the knife is sharp.
Bir köpek keskin bir koku alma duyusuna sahiptir.
- A dog has a sharp sense of smell.
O, keskin bir acı hissetti.
- He felt a sharp pain.
Göğsünde keskin bir acı hissetti.
- She felt a sharp pain in the chest.
Doğum günü fotoğrafları çok net.
- The birthday pictures are very sharp.
Saat tam sekizde kahvaltıyı odamda istiyorum
- I'd like breakfast in my room at 8 sharp.
Kahvaltımı saat tam sekizde odamda istiyorum.
- I would like my breakfast in my room at eight o'clock sharp.
Çocuklara karşı çok sert olma.
- Don't be so sharp with the children.
Tom gerçekten kurnaz, değil mi?
- Tom is really sharp, isn't he?