Onlar yüz yüze kalmalıdır.
- They must remain face to face.
İki âşık yüz yüze oturdular,çay içtiler.
- The two lovers sat face to face, drinking tea.
Ben anne ve babamın katili ile karşı karşıyaydım.
- I was face to face with my parents' murder.
Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
- The teacher and I sat down face to face.