Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.