in love

listen to the pronunciation of in love
İngilizce - Türkçe
aşık

Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu. - But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.

Genç çift çok kısa sürede birbirlerine âşık oldu. - The young couple fell in love with each other very soon.

aşık olmuş

Tom ona umutsuzca âşık olmuştu. - Tom had fallen desperately in love with her.

Peter o kıza aşık olmuştu. - Peter had fallen in love with that girl.

gönül çekmek
başı dumanlı
sevdalı
Âşık olmuş, âşık. "He iş in love with her."
aşıksın
tutulmuş
be in love
aşık olmak

İstediğim bir kız arkadaşımın olması değil, ben sadece aşık olmak istiyorum. - It's not that I want to have a girlfriend, I just want to be in love.

İstediğim bir kız arkadaş değil, ben sadece aşık olmak istiyorum. - It's not that I want a girlfriend, I just want to be in love.

be in love
gönül çekmek
be in love
aşk yaşamak
enamoured
hayran
in love with
gönlü olmak
in love with
tutulmak
enamored
aşık
enamoured
(of/with ile) düşkün
smitten
aşık

O senin annene deli gibi aşık oldu. - He was smitten with your mother.

Dan hemen Linda'ya aşık oldu. - Dan was immediately smitten with Linda.

smitten
{f} vur

Dan hemen Linda'ya vuruldu. - Dan was immediately smitten with Linda.

O senin annene vurulmuş. - He was smitten with your mother.

smitten
kapılmış
to be in love
aşık olmak
ın love
sevgi
enamoured
{s} tutkun
enamoured
{s} aşık
in love with
müptela
smitten
abayı yakmış

Gao Dao genellikle gerçekten tatlı ama o, kız arkadaşının önünde tamamen abayı yakmış görünüyor. - Gao Dao is usually really suave, but he seems completely smitten in front of his girlfriend.

smitten
etkilenmiş
smitten
vurulmuş

O senin annene vurulmuş. - He was smitten with your mother.

smitten
rahatsız
smitten
çarp
smitten
yakalanmış
smitten
f., bak. smite
smitten
çarpılmış
to be in love
gönül çekmek
İngilizce - İngilizce
(followed by with) enamored (of a person, etc)

Romeo was in love with Juliet.

(followed by with) very fond (of an idea, etc)

I'm not exactly in love with the idea of having to start again from scratch.

enamored

Isn't it nice to see two people in love?.

enamoured
smitten
marked by foolish or unreasoning fondness; "she was crazy about him"; "gaga over the rock group's new album"; "he was infatuated with her"
fond of, having strong feelings of affection
limerent
in love with
See in love
in love

    Heceleme

    in Love

    Türkçe nasıl söylenir

    în lʌv

    Eş anlamlılar

    enamoured, enamored

    Telaffuz

    /ən ˈləv/ /ɪn ˈlʌv/

    Ortak Eşdizimliler

    in love with

    Videolar

    ... Well, as much as I love Canada. ...
    ... funnily enough, I love Paris as a city, funnily enough. ...