Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

in front of something

listen to the pronunciation of in front of something
İngilizce - Türkçe

in front of something teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

in front of
önünde

Bahçe, evin önündedir. - The garden is in front of the house.

Evimin önünde bir göl var. - There is a lake in front of my house.

against
{e} karşı

Üniversite arkadaşım terör karşıtı. - My university friend is against terror.

Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz. - You should save some money against a rainy day.

against
{e} aykırı

O, yasalara aykırıdır. - This is against the law.

O, sözleşmeye aykırıdır. - That's against the contract.

against
{e} karşısında

Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı. - The European currencies have weakened against the dollar.

Yen dolar karşısında hâlâ düşük. - The yen is still low against the dollar.

against
ters olarak
against
{e} karşı: against the current akıntıya karşı. a vaccine against the flu gribe karşı bir aşı
in front of
karşısında

Tom genelde tüm gün bilgisayarının karşısında oturur. - Tom often sits in front of his computer all day.

Televizyonun karşısında uyudum. - I slept in front of the TV.

in front of
in önünde
in front of
önü

Evimin önünde bir postahane var. - There is a post office in front of my house.

Bahçe, evin önündedir. - The garden is in front of the house.

against
-e değecek şekilde
against
(Ticaret) mukabili
against
(Ticaret) karşılığı
against
karşılaştırarak
against
e karşı
against
karşı olmak

Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok. - You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.

in front of
önüne

Tom bir trenin önüne atlayarak intihar etti. - Tom committed suicide by jumping in front of a train.

Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor. - Tom doesn't like it when people park in front of his house.

against
-e doğru
against
-e karşı
in front of
karşılaştırmak
in front of me
önümde

Önümde oldukça yoğun bir öğleden sonram var. - I have rather a busy afternoon in front of me.

O, benim önümde yürüdü. - He walked in front of me.

against
over against ona karşı
against
edat karşı
against
{e} aleyhinde, karşı: a vote against the
against
O adam reform düşmanıdır
in front of
-in önünde
in front of
önünde: in front of the building binanın önünde
İngilizce - İngilizce
against
in front of
At or near the front part of (something)

Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.

in front of
In the presence of, in view of (someone)

Not in front of the children!.

in front of
Located before, ahead of, previous to (someone or something)

Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.

in front of
to the right of; under
in front of
prep [on the front side of something (He is standing ~ the house )] di depan
in front of
lobotomy n
in front of
before, located at the front of
in front of something

    Heceleme

    in front of some·thing

    Türkçe nasıl söylenir

    în frʌnt ıv sʌmthîng

    Telaffuz

    /ən ˈfrənt əv ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /ɪn ˈfrʌnt əv ˈsʌmθɪŋ/