John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- John tried in vain to solve the problem.
Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
- Dick tried to solve the problem, in vain.
Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
- I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.
- They attempted in vain to bribe the witness.
O bütün gece çalışmayı denedi, ama nafile.
- He tried to study all night, but in vain.
Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
On the mountains of truth you can never climb in vain.
Thou shalt not take the name of the LORD thy God in vain.
... And I knew if I cast my friends-- they're very vain. ...