İngilizceni geliştirdin.
- You've improved your English.
Neredeyse her şey geliştirilmektedir.
- Almost everything has been improved.
Yine de, işler gerçekten gelişmiş değil.
- Still, things haven't really improved.
Gelişmiş yaşam şartlarına acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for improved living conditions.
İngilizce telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
- I would like to improve my English pronunciation.
Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.
- Tom is working hard to improve his English.
Macarcamı ilerletmek istiyorum.
- I'd like to improve my Hungarian.
Ben İngilizcemi ilerletmek istiyorum.
- I want to improve my English.
Öğrenci ilerlemek zorunda.
- The pupil has to improve.
Sarımsak yemeğin lezzetini artırmak için kullanılır.
- Garlic is used to improve the taste of food.
Çevreyi iyileştirmek için.
- In order to improve the environment.
Dan, diğerlerinin yaşamını iyileştirmek istedi.
- Dan wanted to improve the lives of others.
Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.
- To improve the situation, we must work harder.
Roosevelt, Amerika'nın Japonya ile ilişkileri geliştirmek için çok çalıştı.
- Roosevelt worked hard to improve America's relations with Japan.
Tom gerçekten geliştirmek istiyor.
- Tom really wants to improve.
Tom gerçekten geliştirmek istiyor.
- Tom really wants to improve.
İngilizce telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
- I would like to improve my English pronunciation.
İlerleme için hâlâ yer var.
- There's still room for improvement.
İlerleme için yer var.
- There's room for improvement.
... Each one of them is good but can be improved in ...
... Just in the last year you can see we've improved performance ...