impression teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- izlenim
-O reklam güçlü bir izlenim bırakıyor-Özellikle müzik.O, kafanın içinde kalıyor.
- That commercial makes a strong impression - especially the music. It stays in your head.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
- İzlenim
Amerika izleniminiz nedir?
- What is your impression of America?
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
- etki
O gün bende derin bir etki bıraktı.
- That day left a deep impression on me.
O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
- I was young and impressionable at that time.
- {i} intiba
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
- {i} iz
- (Diş Hekimliği) Ağızda dişler üzerinde aljinat ZOE, stenç, alçı, agar, silikon, vb. ölçü maddeleri ile alınan negatif katut; sonra sert alçı bu ölçünün içine dökülerek kalıp ( model ) elde edilir ve teknik laboratuarda protez yapımına geçilir
- {i} taklit
- bası
- (Tıp) impresyon
- bakı
- {i} kanı
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
- I get the impression that you aren't telling the truth.
- {i} baskı
- fikir
- {i} belirti
- hassas
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
- {i} damga
- {i} tesir
- bana öyle geliyordu ki impressionableaşrı duygun
- (Tıp) İntiba, impressio
- kolayca etkileni
- I Was under the impression that zannediyordum ki
- (Askeri) BASIM: Haritanın basılışı esnasında mürekkeple boyanmış olarak pafta üzerinde belirtilen şekiller
- izlenimler
İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
- First impressions are the most lasting.
İlk izlenimler önemlidir.
- First impressions matter.
- izlenim uyandırmak
- algı
- giyinim
- impress
- hayran bırakmak
Ben gerçekten onu hayran bırakmak istiyorum.
- I really want to impress him.
Ben gerçekten onları hayran bırakmak istiyorum.
- I really want to impress them.
- impress
- {f} iz bırakmak
- impress
- {f} etkilemek
Beni etkilemekten asla vazgeçmiyorsun.
- You never cease to impress me.
Tom babasını etkilemek için çok çalışıyor.
- Tom has been trying hard to impress his father.
- impression formation
- (Pisikoloji, Ruhbilim) izlenim oluşumu
- impression management
- (Pisikoloji, Ruhbilim) izlenim idaresi
- impression mark
- (Tekstil) damga baskı
- impression mark pressing
- (Tekstil) damga baskı
- impression roller
- baskı rulosu
- impression management
- Algı yönetimi
- impression management
- Goffman'ın, kitle toplumun-daki bireylerin toplumsal veya ekonomik güce sahip patronlarının, arkadaşlarının, öğrencilerinin, vb. gözünde kabul edilebilir bir imaj yaratmak için giriştiği bilinçli veya bilinçsiz çabalar için kullandığı bir terim
- impression of a seal
- (Politika, Siyaset) mühür baskısı
- impress
- {f} baskı yapmak
- impress
- {f} sıkıştırmak
- impressionable
- {s} kolay etkilenen
O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
- I was young and impressionable at that time.
- impressionable
- kolay etkilenir
- impress
- basmak (damga)
- impress
- tesir etmek
- impressions
- izlenimler
Çin bana birçok farklı izlenimler verir.
- China gives me many different impressions.
İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
- First impressions are the most lasting.
- impressions
- etkiler
- strong impression
- derin etki
- wrong impression
- yanlış izlenim
- as a first impression
- ilk izlenim olarak
- impress
- kafasına sokmak
- impress
- etkile
Sergi çok etkileyiciydi.
- The exhibition was very impressive.
Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
- I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- impressionable
- duyarlı
O genç, duyarlı bir delikanlı.
- He's a young, impressionable teenager.
Çocuklar çok duyarlıdırlar.
- Children are very impressionable.
- impressionable
- çabuk etkilenir
- impressionable
- nazik yürekli
- sense impression
- hassasiyet
- impress
- tesir
- impress
- {f} basmak
- I was under the impression that ...
- Öyle zannediyordum ki ..../Bana öyle geliyordu ki
- a lasting impression
- derin bir iz; büyük bir etki
- bad impression
- kötü zan
- create an impression
- Bir etki yaratmak
- create an impression
- Bir izlenim bırakmak; bir etki bırakmak
- deep impression
- kuvvetli etki, derin etki
- force of impression
- izlenim yürürlüğe
- form an impression
- Bir izlenim edinmek ya da oluşturmak
- give the impression
- izlenim
- have the impression
- izlenim var
- impress
- {f} aklına sokmak
- impress
- {f} zorlamak
- impressionable
- {s} aşırı duygusal
- impressions
- gösterimler
- make a good impression
- İyi bir izlenim oluşturmak
When you go for a job interview, you should make a good impression.
- make a good impression
- iyi bir izlenim bırakmak
- make a good/bad impression on s.o
- birinde iyi/kötü bir izlenim bırakmak
- make an impression
- Bir izlenim bırakmak; bir etki bırakmak
- make impression
- izlenim
- make the impression that
- izlenim olun
- teeth impression
- (Diş) Diş baskısı, dişin kalıpla alınan kalıp izi
- to give the impression
- izlenimini vermek için
- to make impression upon (someone)
- (birinin) üzerinde intiba bırakmak
- tooth impression
- Diş izi
This is his tooth impression. I understand is because he ate an apple this morning.
- tooth impression
- (Diş) Diş baskısı, dişin kalıpla alınan kalıp izi
- under impression
- izlenim altında
- under the impression
- izlenimi altında
- bore impression
- (Askeri) NAMLU İÇİ KALIBI: Bir top namlusunun içindeki yiv ve setlerin vaziyetini tayin etmek için plastik bir madde ile alınan kalıp
- bore impression
- (Askeri) namlu içi kalıbı
- dental impression technique
- (Diş Hekimliği) diş ölçü tekniği
- do an impression of smb
- taklit etmek
- fingerprint impression
- parmak izi basma
- first impression
- ilk izlenim
- give smb, a wrong impression
- yanlış izlenim uyandırmak
- give the impression of
- izlenimi vermek
- give the impression of
- izlenimini vermek
- impress
- {f} damgalamak
- impress
- mühür
- impress
- x anlat/bas/hayran bırak
- impress
- iz
- impress
- {f} (damga) basmak
- impress
- damga
- impress
- zorla bahriye tayfası yapmak
- impress
- istimlak impressment zorla alma
- impress
- {f} zorla askere almak
- impress
- {f} kamulaştırmak
- impress
- {f} el koymak
- impress
- etki
Manzaradan derinden etkilendim.
- I was deeply impressed by the scenery.
Adayı her ziyaret edişimde, doğanın güzelliğinden etkilendim.
- Whenever I visited the island, I was impressed with the beauty of nature.
- impress
- etkile,v.etkile: n.etkileme
- impress
- istimlak etmek
- impress
- {f} on/upon aklına sokmak
- impressionable
- {s} hassas
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
- impressionable
- {s} aşırı duyarlı, hassas
- impressionable
- {s} kolayca etkilenen
- lasting impression
- kalıcı izlenim
- make a good impression on
- iyi etki bırakmak
- sense impression
- duyunun dimağa yaptığı etki