Tom'un itibarı kusursuz.
- Tom's reputation is impeccable.
Tom'un görgü kuralları kusursuz.
- Tom's manners are impeccable.
Tom mükemmel İngilizce konuşur.
- Tom speaks impeccable English.
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
Mahkeme kararı hatasızdı.
- The judgement was impeccable.
Tom her zaman kusursuz giyinir.
- Tom is always impeccably dressed.
İngilizce onun anadili olmamasına rağmen, onu kusursuz konuşur.
- Although English is not his first language, he speaks it impeccably.
Sen tamamen suçsuz değilsin.
- You're not totally blameless.
Bu durumda o suçsuzdur.
- He is blameless in this situation.
He grew up in Sweden, but he writes impeccable English.
... MARVIN CHOW: --I have to say she is an impeccable dresser ...