Tom, Mary'nin hazır olmasını sabırsızlıkla bekledi.
- Tom waited impatiently for Mary to get ready.
Hiç bir misafir olmadan evde bir akşam geçirmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
- We are waiting impatiently to spend an evening at home with no guests.
Ailesini görmek için sabırsızlanıyordu.
- She was impatient to see her family.
Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum.
- I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.
Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.
- Children are often impatient and restless.
Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.
- Tom's a very impatient, angry person.