O, o günlerde hep içki içiyordu.
- He was always drinking in those days.
Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.
- I've always wondered what it'd be like to have siblings.
Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
- The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
Ben bunu hep yaparım.
- I do it all the time.
Anne her zaman sabahları erken kalkar.
- Mother always gets up early in the morning.
Her zaman şarkı söylüyorsun.
- You're always singing.
Bana daima yardım ettiniz.
- You've always helped me.
Futbol basit bir oyundur. 22 kişi bir topun peşin koşar ve sonunda da daima Almanlar kazanır.
- Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Sürekli burnumu temizlemek zorundayım.
- I have to blow my nose all the time.
John sürekli hatalar yapıyordu.
- John was making mistakes all the time.