O yalnız yürümeyi sever.
- She likes walking alone.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyarak çok fazla zaman geçirdim.
- When I was a child, I spent many hours reading alone in my room.
İş onun tarafından yalnız başına mı yapıldı.
- Was the work done by him alone?
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
Sadece yalnız bırakılmak istediler.
- They just wanted to be left alone.
Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
- They said they only wanted to be left alone.
Tom bunu tek başına yaptı.
- Tom did it single-handedly.
O bunu tek başına yaptı.
- She did it single-handedly.
Tek başına yaşıyordu.
- She is used to living alone.
Hiroko orada tek başına oturdu.
- Hiroko sat there all alone.