ilkinde

listen to the pronunciation of ilkinde
Türkçe - İngilizce
In the first
ilk
initial

My initial assumption was correct. - Benim ilk varsayımım doğruydu.

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

ilk
preliminary
ilk
first

I saw a movie for the first time in two years. - İki yılda ilk kez bir film izledim.

Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star. - İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.

ilk
early

In spring, everyone wakes up early. - İlkbaharda herkes erken kalkar.

This is the house where I lived in my early days. - Burası benim ilk günlerimi yaşadığım evdir.

ilk
maiden

My first name is Mary and Poppins is my maiden name. - İlk adım Mary'dir, Poppins ise benim kızlık soyadım.

The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship. - Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.

ilk
pristine
ilk
precursor
ilk
(Bilgisayar) from

My brother didn't like her from the first time he met her. - Erkek kardeşim onunla ilk tanıştığından beri onu sevmedi.

In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south. - İlkbaharda, günler daha uzadığında ve güneş daha ısındığında, o, ilk nar bülbülünün güneyden dönüşünü bekledi.

ilk
former

Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former. - Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.

The former half of the film was dull. - Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.

ilk
(Bilgisayar) default
ilk
prot-
ilk
before time
ilk
prime

Several primeval vases stand in this room. - Bu odada birkaç ilkel vazo duruyor.

You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest. - Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.

ilk
proto-
ilk
top

This song is number eleven in my top ten. - Bu şarkı benim ilk onumda on bir numara.

The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year. - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.

ilk
(Bilgisayar) start

Whoever gets home first starts cooking the supper. - Eve ilk varan akşam yemeğini pişirmeye başlar.

You can adjust game configuration options when starting the game for the first time. - Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.

ilk
(Gıda) primer
ilk
(Bilgisayar) use first
ilk
(Biyokimya) precurcer
ilk
(Denizbilim) precorser
ilk
primordial
ilk
primus
ilk
primary

When I was in primary school, I dreamt of becoming a pilot. - Ben ilkokuldayken bir pilot olmayı hayal ederdim.

That primary school has a strong soccer team. - O ilkokulun güçlü bir futbol takımı var.

ilk
pre-
ilk
{s} primitive

Magic plays an important part in primitive society. - Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.

They used those primitive tools. - Onlar bu ilkel aletleri kullandılar.

ilk
first ever

Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba. - # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.

The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner. - Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.

ilk
the very first

From the very first time I saw her, I knew she was different. - Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.

I fell in love with Mary the very first time I saw her. - Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.

ilk
first-ever
ilk
initiative
ilk
first, for the first time: Onu ilk gördüğünde altmış yaşındaydı. When she first saw him he was sixty years old
ilk
primal
ilk
elementary

I've loved French cakes since elementary school. - Ben ilkokuldan beri Fransız keklerini severim.

What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools? - Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?

ilk
original

Who were the original people here? - Buranın ilk insanları kimlerdi?

Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder. - Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.

ilk
first; initial, beginning; elementary, preliminary, primary; former
ilk
premier
ilk
the first (in a series or in time): romanlarından ilki the first of his novels
ilk
initiatory
ilk
opening
ilk
first (in a series or in time): ilk işi his first task. ilk defa the first time
ilk
beginning

At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now. - İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.

It was then the beginning of spring. - O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.

ilk
proto
ilk
fore

Is this your first foreign trip? - Bu senin ilk yurt dışı seyahatin mi?

This is the first time I've ever parked my car in the forest. - Şimdiye kadar ilk kez arabamı ormanda park ettim.

İngilizce - İngilizce

ilkinde teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

ilk
A type, race or category; a group of entities that have common characteristics such that they may be grouped together

“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.

ilk
The same
ilk
{s} same; each
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk
ilk
Same; each; every
ilk
The kind or class of people that resemble, behave in a manner similar to, or are of the same social status as a certain person
ilk
{i} category, class, kind
ilk
If you talk about people or things of the same ilk, you mean people or things of the same type as a person or thing that has been mentioned. He currently terrorises politicians and their ilk on `Newsnight' Where others of his ilk have battled against drugs, Gabriel's problems have centred on his marriage. = kind. Word History: When one uses ilk, as in the phrase men of his ilk, one is using a word with an ancient pedigree even though the sense of ilk, "kind or sort," is actually quite recent, having been first recorded at the end of the 18th century. This sense grew out of an older use of ilk in the phrase of that ilk, meaning "of the same place, territorial designation, or name." This phrase was used chiefly in names of landed families, Guthrie of that ilk meaning "Guthrie of Guthrie." "Same" is the fundamental meaning of the word. The ancestors of ilk, Old English ilca and Middle English ilke, were common words, usually appearing with such words as the or that, but the word hardly survived the Middle Ages in those uses. Variant of ilka. a particular type = kind of that/his/their etc ilk (ilk (12-19 centuries), from ilca)
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk"
ilk
pron. each; identical, alike
Türkçe - Türkçe

ilkinde teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı: "Gözlerini açınca ilk işi saatine bakmak oldu."- Y. K. Karaosmanoğlu
ilk
Bektaşiler'in bir nazım türü olan nefese verdikleri ad
ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni
ilk
Başlangıçta yer alan
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni: "İnsanı insan yapan duyguların ilkidir aşk."- N. Cumalı
ilk
Birinci olarak, en başta
İngilizce - Türkçe

ilkinde teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

ilk
tür
ilk
of that ilk aynı türden
ilk
cins
ilk
{i} tip
ilk
sınf
ilk
{i} çeşit
ilkinde