ilişki

listen to the pronunciation of ilişki
Türkçe - İngilizce
relation

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

I don't know anything about their relationship. - Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

relationship

Money doesn't always count for much in human relationships. - Para her zaman insan ilişkilerinde çok önemli sayılmaz.

I don't know anything about their relationship. - Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

connection

The police arrested a suspect in connection with the robbery. - Polis, soygun olayı ile ilişkili olarak bir şüpheliyi tutukladı.

We have a special connection. - Bizim özel bir ilişkimiz var.

liaison
correlate

I used to correlate love with sex. - Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.

relation , association
it
involvement
correlation

Is there a direct correlation? - Doğrudan bir ilişki var mı?

William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations. - William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.

interrelation
dealing

You had dealings with a crook. - Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.

I keep a daily record of my business dealings. - İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.

gallantry
connexion
contact, communication
affair

Hope, not fear, is the creative principle in human affairs. - Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.

His business affairs are in good shape. - Onun iş ilişkileri iyi durumda.

commerce
relation; connection, contact; intercourse
sexual intercourse

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise. - Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.

daughter

Sami has had an incestuous relationship with his daughter. - Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.

affaire
copulation
contact

Tom has secretly been contacting Mary. - Tom Mary ile gizlice ilişki kuruyor.

bond
affinity
intercourse

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise. - Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.

relation, connection; relationship
(Hukuk) contact, relation, relationship
dealings

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

You had dealings with a crook. - Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.

{i} association

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

The association between trolls and bridges has a long history which marches on to this day in English pop culture. - İngiliz popüler kültüründeki trol-köprü ilişkisinin günümüze kadar ulaşan uzun bir tarihi vardır.

concerned
{i} reference
{i} noose
{i} relevance
dependence
link

The dream of world war may be linked to a linear religion. - Dünya savaşı hayali, doğrusal bir dinle ilişkilendirilebilir.

bearing
affiliation

I have no affiliation with your university. - Senin üniversitenle hiçbir ilişkim yok.

{i} truck
footing
{i} rapport

We have a good rapport. - Bizim iyi bir ilişkimiz var.

{i} regard

As regards the matter, I know nothing. - Konuya ilişkin hiçbir şey bilmiyorum.

What do you have to say with regard to this problem? - Bu soruna ilişkin ne söylemek zorundasın?

{i} relevancy
ilişki kurmak
contact
cinsel ilişki
sexual intercourse

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise. - Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.

ilişki kurmak
hook up
ilişki kurmak
relate
ilişki içinde
of relevance
ilişki pazarlaması
(Pazarlama) Relationship marketing
ilişki kurma
contraction
ilişki kurmak
a) to get in touch with b) to have sexual relations (with), to have an affair (with), to get off with sb
ilişki kurmak
have it off
ilişki kurmak
hump
ilişki kurmak
make contact
ilişki kurmak
liaise
ilişki kurmak
tie in
ilişki kurmak
tie up
ilişki kurmak
1. to establish relations with; to establish/begin a relationship with. 2. to make contact with
ilişki kurmak
make out
ilişki kurmak
familiarize
ilişki kurmak
interrelate
ilişki kurmak
have intercourse with
ilişki kurmak
make
ilişki olmadan gerçekleşen doğum
parthenogenesis
ilişki sürdürmek
continue a relationship
ilişki sürdürmek
maintain a relationship
cinsel ilişki
sex

She probably didn't have sex with him. - O muhtemelen onunla cinsel ilişkiye girmedi.

We don't have sex anymore. - Artık cinsel ilişkiye girmiyoruz.

dostça ilişki
rapport
cinsel ilişki
trick
akraba ile cinsel ilişki
incest
anal ilişki
(Pisikoloji, Ruhbilim) anal intercourse
cinsel ilişki
sexual relationship

People might say I'm old-fashioned, but I think that one shouldn't have sexual relationships before marriage. - İnsanlar eski kafalı olduğumu söyleyebilir, ama bir insan evlilik öncesi cinsel ilişkiye girmemeli.

Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda. - Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.

cinsel ilişki
(Argo) nookie
cinsel ilişki
it
cinsel ilişki
(Argo) ballin`
cinsel ilişki
shot
cinsel ilişki
snatch
cinsel ilişki
(Kanun) carnal knowledge
cinsel ilişki
(Argo) tonk
evlilik dışı cinsel ilişki
liaison
ilişki kurmak
establish relationship
ilişki kurmak
get in touch (with)
ilişki kurmak
get in touch with
ilişki kurmak
connect
ilişki kurmak
get in touch
ilişkiler
(Bilgisayar) associations

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

ilişkiler
(Ticaret) connections
ilişkiler
things

Things are getting worse. - İlişkiler daha kötü oluyorlar.

Things are getting ugly. - İlişkiler çirkinleşiyor.

nedensel ilişki
causal relationship
nedensel ilişki
causal link
pozitif ilişki
(Ticaret) positive relationship
ilişki kur
{f} relating
ilişki kur
relate

I can relate to that. - Onunla iyi ilişki kurabilirim.

How are you related to Tom? - Tom'la nasıl ilişki kuruyorsun?

ilişki kur
{f} related

How are you related to Tom? - Tom'la nasıl ilişki kuruyorsun?

ilişki kurmak
relate to
ilişki kurmak
get off with
ilişkiler
dealings

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

I keep a daily record of my business dealings. - İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.

ilişki kur
affiliate oneself with
ilişkiler
relationships

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

Tom's uncomfortable with close personal relationships. - Tom, yakın kişisel ilişkilerden rahatsız.

ilişkiler
interrelations
insanlarda çiftleşme, cinsel ilişki
mating in humans, sexual relations
alayla ilişki
(Askeri) regimental affiliation
bitmek üzere olan ilişki
relationship on the rock
cinsel ilişki
commerce
cinsel ilişki
(hukuk) carnal knowledge
cinsel ilişki
sexual relation, intercourse, sex; affair
cinsel ilişki
intimacy
cinsel ilişki
it [sl.]
cinsel ilişki
sexual act
cinsel ilişki
snatch [sl.]
cinsel ilişki
trick [sl.]
cinsel ilişki
screw [sl.]
cinsel ilişki
act
cinsel ilişki
shot [sl.]
cinsel ilişki
fuck [sl.]
cinsel ilişki ile bulaşan
venereal
cinsel ilişki ile ilgili
venereal
dikey ilişki
(Politika, Siyaset) vertical relation
dilsel ilişki
linguistic relation
dostça ilişki
amity
dostça ilişki kurmak
fraternize
ekonomik ilişki
economic relation
ensest ilişki
incest relationship
evlilik dışı ilişki
(Argo) a bit on the side
evlilik dışı ilişki
fornication
evlilik dışı ilişki
extramarital affair
evlilik dışı ilişki kurmak
have an affair with
evlilikdışı cinsel ilişki
liaison
frengi benzeri cinsel ilişki yoluyla geçen bulaşıcı bir hast
frambesia
hristiyan kiliseye ilişki
ecclesiastical
hukuki ilişki
(Kanun) legal relationship
ikili ilişki
(Politika, Siyaset) bilateral relation
ilişki kur
liaise
ilişki kurmak
make_out
iyi ilişki
amity
karşılıklı ilişki
interrelation
karşılıklı ilişki
reciprocal relationship
karşılıklı ilişki
intercommunion
karşılıklı ilişki
correlation
karşılıklı ilişki
reciprocation
kesintili ilişki
(Tıp) coitus interruptus
mantıksal ilişki
logical relation
nedensel ilişki
causality
nedensel ilişki
causal connection
samimi ilişki
cordial relation
siyasi ilişki
political relation
sosyal ilişki
social relation
sıkı ilişki
cordial relation
sıkı ilişki
close relation
sıkı ilişki
close relationship
ters ilişki
anal sex
toplumsal ilişki çizelgesi
sociogram
tıbbi ilişki
(Tıp) medical relation
yakın akraba ile cinsel ilişki
incest
yakın ilişki
adfiliation
yakın ilişki
affiliation
yakın ilişki
affinitative
yarım kalan cinsel ilişki
onanism
yasak ilişki
forbidden relation
yatay ilişki
(Politika, Siyaset) horizontal relation
çapraz ilişki
cross-correlation
İlişki
assocation
Türkçe - Türkçe
Bağlantı, temas
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas: "Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı."- H. E. Adıvar
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas
nerbut
kişiler arası ilişki
Bireyler arasındaki toplumsal etkileşim veya karşılaşma
sosyal ilişki
Birbirlerinden haberi olan, en az iki insan arasında bir süre devam eden, anlamlı, belirli amaçları bulunan sosyal bağ
toplumsal ilişki
Toplumun değişik unsurlarının karşılıklı etkileşimi ve ilişkisi
İlişki
takanak
İlişki kurmak
yanaşmak
ilişki