ilgilendir

listen to the pronunciation of ilgilendir
Türkçe - İngilizce
{f} interest

Where he will live doesn't interest us. - Onun nerede yaşadığı bizi ilgilendirmiyor.

Marriage isn't a subject that interests young people. - Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.

{f} interested

Is there something that interested you? - Seni ilgilendiren bir şey var mı?

I wanted to learn Esperanto, because it interested me very much. - Ben Esperanto öğrenmek istedim, çünkü beni çok ilgilendiriyordu.

interesting
ilgilen
{f} concerned

I am not concerned with this. - Ben bununla ilgilenmiyorum.

The man is not concerned in this project. - Adam bu proje ile ilgilenmiyor.

ilgilen
{f} concern

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

As time went on, people grew less and less concerned about the matter. - Zaman geçerken, insanlar konuyla gittikçe daha az ilgilendiler.

ilgilen
dabble in
ilgilen
dabble at
ilgilen
bear on
ilgilen
start on
ilgilen
{f} concerning

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

ilgilen
{f} interesting

He goes in for whatever he finds interesting at the moment. - O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.

A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all. - Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.

ilgilen
dabble with
ilgilen
concern about
ilgilendir