ilerisi teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- futurity
- 1. the future. 2. the farther part. 3. the rest, what is still to come
- ileri
- advanced
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
I'm going to teach one of Tom's advanced classes while he's in Boston.
- O, Boston'dayken Tom'un ileri sınıflarından birine öğretmenlik yapacağım.
- ileri
- {s} forward
Move forward one step.
- Bir adım ileriye ilerle.
The men began to march forward.
- Adamlar ileri doğru yürümeye başladılar.
- ilerisi düşünülerek yapılan
- anticipatory
- ilerisi için saklanmak
- be laid up
- ilerisi düşünüldüğünde
- on the long view
- ilerisi için düşünmeyerek
- from hand to mouth
- ilerisi için plan yapmak
- look ahead
- ilerisi için saklamak
- set by
- ileri
- ahead
We saw another ship far ahead.
- İleride başka bir gemi gördük.
We're a week ahead of schedule.
- Programın bir hafta ilerisindeyiz.
- ileri
- advanced; beyond the elementary stage; ahead of others
- ileri
- {s} high
- ileri
- sophisticate
- ileri
- future
She set it aside for future use.
- O, onu ileride kullanmak üzere bir kenara koydu.
I want to become a TV announcer in the future.
- İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
- ileri
- on
- ileri
- the future part
- ileri
- way out
- ileri
- next
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
- ileri
- (Bilgisayar) advance
He is taking an advanced course in Esperanto.
- O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
We advanced the date of the meeting.
- Buluşma tarihini ileri aldık.
- ileri
- forward part
- ileri
- pro-
- ileri
- along with
- ileri
- (Bilgisayar) forward to
- ileri
- further
I can't go any further.
- Ben daha ileriye gidemem.
I'm too tired to walk any further.
- Daha ileri yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
- ileri
- beyond
- ileri
- onwards
- ileri
- forth
Tom is pacing back and forth.
- Tom ileri geri adımlıyor.
A man I didn't know was walking back and forth in front of my house.
- Tanımadığım bir adam evimin önünde ileri geri yürüyordu.
- ileri
- the future, the time yet to come; the time which lies just ahead: İlerimiz kış. Winter is just around the corner. İleriyi hiç düşünmedin mi? Haven't you ever thought about the future?
- ileri
- higher
- ileri
- front part, forward part; future, the future part, the part to come; forward; advanced; (saat) fast; forward, forth, ahead
- ileri
- (Askeriye) advance, forward, situated near the front: ileri komuta yeri advance command post
- ileri
- the front, the area or part which lies to the front: Trenin ilerisini göremiyoruz. We can't see the front section of the train
- ileri
- the next part (of a road, a course, a job): İlerimizde deniz vardı. In front of us lay the sea. Yolun ilerisi çok virajlı. The next part of the road is full of curves. Bu işin ilerisi pek kolay olmaz. The next part of this job won't be very easy
- ileri
- ahead of, before, (something) which precedes: Tacimah bizden ileri sınıflardan birindeydi. Tacimah was in one of the classes ahead of us
- ileri
- forward, forwards, to the front; out in front; onward, onwards
- ileri
- fast (clock, watch, etc.): Saatim iki dakika ileri. My watch is two minutes fast
- ileri
- onward
- ileri
- forrader
- ileri
- advanced , forward
- ileri
- forwards
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
His handwriting slants forwards, whereas hers slants backwards.
- Onunki geriye doğru eğimli iken onun el yazısı ileri doğru eğimlidir.
- ileri
- along
- ileri
- sophisticated
- ileri
- advanced (age, years): Hoşkadem oldukça ileri bir yaşta aşka düştü. Hoşkadem fell in love at a rather advanced age
- ileri
- (saat) fast
- ileri
- Forward!/Onward!
- ileri
- progressive
Hey, remember the progressive one?
- Hey, ilerici olanı hatırlıyor musunuz?
I'm pretty progressive.
- Ben oldukça ilericiydim.
- ileri
- wayout
- ileri
- up