I'm going to teach one of Tom's advanced classes while he's in Boston.
- O, Boston'dayken Tom'un ileri sınıflarından birine öğretmenlik yapacağım.
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
Move forward one step.
- Bir adım ileriye ilerle.
The men began to march forward.
- Adamlar ileri doğru yürümeye başladılar.
A gas station is one kilometer ahead.
- Benzin istasyonu bir kilometre ileride.
I set my watch ahead one hour.
- Saatimi bir saat ileri aldım.
She set it aside for future use.
- O, onu ileride kullanmak üzere bir kenara koydu.
I want to become a TV announcer in the future.
- İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
He is taking an advanced course in Esperanto.
- O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
I'm too tired to walk any further.
- Daha ileri yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
He could not walk any further.
- O, daha ileriye yürüyemedi.
He shook his head back and forth.
- Başını ileri geri salladı.
Jim and Mike threw the ball back and forth.
- Jim ve Mike topu ileri ve geri attı.
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
- Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
Tom is very progressive, isn't he?
- Tom çok ilerici, değil mi?
Thanks to your initiatives we've been recognized as a progressive and forward-thinking enterprise by the press.
- Girişimleriniz sayesinde basın tarafından ilerici ve ileriye dönük düşünce kuruluşu olarak tanınmaktayız.