ikna etme

listen to the pronunciation of ikna etme
Türkçe - İngilizce
suasion
persuasion
ikna etmek
{f} induce
ikna etmek
persuade

He did his best to persuade her. - Onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.

She did her best to persuade him. - O, onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.

ikna etmek
(Hukuk) convince

It would be virtually impossible to convince Tom to come along with us. - Tom'u bizimle gelmesi için ikna etmek gerçekte imkansız olurdu.

It was not easy to convince him. - Onu ikna etmek kolay olmadı.

ikna et
convince

The evidence convinced us of his innocence. - Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.

If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence. - Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.

ikna etmek
prevail
ikna etmek
{f} assure
ikna et
persuade

I think there is no point in trying to persuade him. - Sanırım onu ikna etmeye çalışmanın bir faydası yok.

I persuaded him to go to the party. - Onu partiye gitmeye ikna ettim.

ikna et
talk into
ikna etmek
{f} entice
ikna etmek
{f} bring
ikna etmek
{f} influence
ikna etmek
have a way with
ikna etmek
get round somebody
ikna etmek
rope in
ikna etmek
get around somebody
ikna etmek
talk round
ikna etmek
convince somebody of something
ikna etmek
draw
ikna etmek
fast-talk
ikna etmek
prevail on
ikna etmek
talk somebody into
ikna etmek
talk into
ikna etmek
argue somebody into something
ikna etmek
prevail up
ikna etmek
bring oneself to
ikna etmek
bring around
ikna etmek
wheedle
ikna etmek
(Konuşma Dili) carry one's point
ikna etmek
get round
ikna etmek
prevail upon
ikna etmek
sell somebody on
ikna etmek
bring round
ikna etmek
{f} coax
ikna et
brought around
ikna et
{f} jolly
ikna et
induce
ikna et
{f} persuaded

I persuaded him to consult a doctor. - Ben, bir doktorla görüşmesi için onu ikna ettim.

Tom persuaded the store manager to give him back his money. - Tom, mağaza müdürünü parasını ona geri vermesi için ikna etti.

ikna et
bring around
ikna etmek
lead
ikna etmek
{f} cajole
ikna etmek
sweep off his feet
ikna etmek
touch for
ikna etmek
reason with
ikna etmek
sell

It'll be hard to convince Tom to sell his house. - Tom'u evini satmak için ikna etmek zor olacak.

It will be hard to convince the owner to sell his house. - Sahibi evini satmak için ikna etmek zor olacak.

ikna etmek
bring home to
ikna etmek
{f} dispose
ikna et
overpersuade
ikna et
talkinto
ikna et
bringaround
ikna et
broughtaround
ikna et
convincing

I had trouble convincing Tom not to leave. - Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.

I had trouble convincing Tom to help. - Tom'u yardım etmeye ikna etme sorunum vardı.

ikna et
talk#into
ikna et
convinced

He convinced his daughter to not marry Tom. - O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.

Tom certainly convinced me that I should lose some weight. - Tom biraz zayıflamam konusunda kesinlikle beni ikna etti.

ikna etmek
sell smb. on
ikna etmek
to persuade; to convince; to prevail on/upon (someone) (to do something)
ikna etmek
to persuade, to convince, to induce, to get round sb, to get around sb, to talk sb into
ikna etmek
{f} satisfy
ikna etmek
{f} interest
ikna etmek
bring around/round
ikna etmek
argue smb. into smth
ikna etmek
win smb. round
ikna etmek
{f} jolly
ikna etmek
{f} win
ikna etmek
{f} argue
ikna etmek
(Fiili Deyim ) carry conviction
ikna etmek
convince smb. of smth
ikna etmek
fast talk
ikna etmek
bring over
Türkçe - Türkçe

ikna etme teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

ikna etmek
İnandırmak, kandırmak
ikna etme