ikna edicilik

listen to the pronunciation of ikna edicilik
Türkçe - İngilizce
convincingness
persuasiveness
ikna et
convince

The evidence convinced us of his innocence. - Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.

He convinced his daughter to not marry Tom. - O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.

ikna et
persuade

I think there is no point in trying to persuade him. - Sanırım onu ikna etmeye çalışmanın bir faydası yok.

I tried to persuade Sam to give up his plan, only to fail. - Sam'i sadece başarısız olacak planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım,

ikna et
talk into
ikna et
brought around
ikna et
{f} jolly
ikna et
induce
ikna et
{f} persuaded

Tom persuaded her into going to the movies with him. - Tom onu onunla birlikte sinemaya gitmesi için ikna etti.

Tom persuaded the store manager to give him back his money. - Tom, mağaza müdürünü parasını ona geri vermesi için ikna etti.

ikna et
bring around
ikna et
overpersuade
ikna et
talkinto
ikna et
bringaround
ikna et
broughtaround
ikna et
convincing

I had trouble convincing Tom to help. - Tom'u yardım etmeye ikna etme sorunum vardı.

I had trouble convincing Tom not to leave. - Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.

ikna et
talk#into
ikna et
convinced

Tom convinced Mary that John was innocent. - Tom, John'un masum olduğu konusunda Mary'yi ikna etti.

The evidence convinced us of his innocence. - Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.

ikna edicilik