Two of my books have been taken.
- Kitaplarımın ikisi alındı.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
Mary is the prettier of the two.
- Mary ikisinden daha hoş olanıdır.
He is the more diligent of the two.
- O ikisinden daha çalışkan olanıdır.
I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
I am married and have two children.
- Evliyim ve iki çocuğum var.
Both of the brothers are dead.
- Kardeşlerin ikisi de öldü.
Both the brothers were out.
- Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.
Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them.
- Tom'un ebeveynlerinin her ikisi de o sadece bir bebekken öldüler bu yüzden onlardan herhangi birini hatırlamıyor.
Either Tom or Mary go to the market, but not both.
- Ya Tom ya da Mary markete gidecek, fakat ikisi değil.
Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
Tom and his sister are both students at this university.
- Tom ve kız kardeşi her ikisi de bu üniversitede öğrenciler.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
You two make a nice couple.
- Siz ikiniz çok güzel bir çiftsiniz.
I spent a couple of months in Boston.
- Boston'da iki ay geçirdim.
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
He wants to eat both of them.
- O, onların her ikisini de yemek istiyor.
Both of them are very cute.
- Onların her ikisi de sevimli
I don't know either girl.
- Kızların her ikisini de tanımıyorum.
Either as a waiter at a restaurant or a bartender, both are OK.
- Ya restoranda bir garson olarak ya da bir barmen , her ikisi de Tamam.
Both of them went to the window to look outside.
- Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
Both of his parents are well.
- Anne ve babasının her ikisi de iyi.
Tom sings at this bar a couple of times a week.
- Tom bu barda haftada iki kez şarkı söyler.
He's only a couple of years older than me.
- O benden yalnızca iki yaş büyük.
If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
- İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
Do you know either of the two girls?
- İki kızın her birini tanıyor musun?
She is paralyzed in both legs.
- O, her iki bacağından felçlidir.
Both my parents are at home now.
- Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
Do you want to go out or stay at home? Either is OK with me.
- Dışarı çıkmak mı yoksa evde kalmak mı istiyorsun? Her ikisi de benim için uygun.
Either as a waiter at a restaurant or a bartender, both are OK.
- Ya restoranda bir garson olarak ya da bir barmen , her ikisi de Tamam.
Tom and Mary are a musical duo.
- Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Tom and Mary are both ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de hırslı, değil mi?
Tom and Mary are both really ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary'nin ikisi de gerçekten hırslı, değil mi?
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
The only room available is a double.
- Mevcut tek oda iki kişiliktir.