ikisi

listen to the pronunciation of ikisi
Türkçe - İngilizce
(Bilgisayar) second
the two (of them)
(Bilgisayar) two

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

Two-thirds of the students came to the meeting. - Öğrencilerin üçte ikisi toplantıya geldi.

the two

John is the taller of the two. - John ikisinin daha uzun olanıdır.

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

iki
two

I bought two dozen pencils. - İki düzine kalem satın aldım.

I am married and have two children. - Evliyim ve iki çocuğum var.

ikisi de
both

Both my parents are at home now. - Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.

Both of my parents were brought up in the country. - Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

ikisi arasında
in between
ikisi de
either

Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them. - Tom'un ebeveynlerinin her ikisi de o sadece bir bebekken öldüler bu yüzden onlardan herhangi birini hatırlamıyor.

Either as a waiter at a restaurant or a bartender, both are OK. - Ya restoranda bir garson olarak ya da bir barmen , her ikisi de Tamam.

ikisi de değil
neither
ikisi ortası
middle way
ikisi ortası
middle ground
ikisi ortası
middle of the road
ikisi ortası
mediate
ikisi arası
1. neither one nor the other, a combination of the two. 2. (someone, something) who/which is a mixture of the two
ikisi bir arada
two in a row
ikisi bir kapıya çıkar
(Konuşma Dili) They both amount to the same thing
ikisi bir kazanda kaynamamak
not to get along together
ikisi de
both (of them)
ikisi de birbirinden zor iki seçenek
dilemma
ikisi için
a deux
ikisi ortası
the golden mean
ikisi ortası/sinin ortası
1. (someone, something) which is a blend of the two. 2. a blend of the two. 3. middle ground, middle of the road; middle way, middle path
ikisi the two
(of them)
her ikisi
both

Both the brothers were out. - Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.

Both my parents are at home now. - Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.

iki
brace

The orthodontist told him he'd need braces for at least two years. - Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.

iki
twain

Your words split my heart in twain. - Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.

iki
number 2

The number 2015 is represented as 11111011111 in binary. - 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.

iki
{i} couple

He's only a couple of years older than me. - O benden yalnızca iki yaş büyük.

You two make a nice couple. - Siz ikiniz çok güzel bir çiftsiniz.

iki
bi
iki
{s} dual

Only in love are unity and duality not in conflict. - Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.

her ikisi
both of them

Both of them are very cute. - Onların her ikisi de sevimli

He wants to eat both of them. - O, onların her ikisini de yemek istiyor.

her ikisi
either

Tom! Do you realise that these sentences are very self-centred: They always either begin with or end with you! Even both! she reproached Tom. - Tom! Bu cümlelerin çok bencil olduğunun farkında mısın?: Onlar her zaman ya seninle başlıyor ya da seninle bitiyor! Hatta her ikisi! o, Tom'a serzenişte bulundu.

Either as a waiter at a restaurant or a bartender, both are OK. - Ya restoranda bir garson olarak ya da bir barmen , her ikisi de Tamam.

her ikisi de
both of

Both of his parents are well. - Anne ve babasının her ikisi de iyi.

The Brown twins, both of whom got recently married, held a party. - Brown ikizleri, son zamanlarda her ikisi de evlendi, bir parti düzenledi.

her ikisi de
both and
iki
duo-
iki
a couple of

He's only a couple of years older than me. - O benden yalnızca iki yaş büyük.

Tom sings at this bar a couple of times a week. - Tom bu barda haftada iki kez şarkı söyler.

iki
bi-
iki
(Tıp) dipole
iki
either

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were. - İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.

iki
deux
iki
eucre
iki
di-
iki
dyad
iki
both

Both of my parents were brought up in the country. - Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

She is paralyzed in both legs. - O, her iki bacağından felçlidir.

iki
the two

Tell me which of the two cameras is the better one. - İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.

The two sisters lived very quietly. - İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.

ilk ikisi
The first two
İki
you two
her ikisi de
either

Do you want to go out or stay at home? Either is OK with me. - Dışarı çıkmak mı yoksa evde kalmak mı istiyorsun? Her ikisi de benim için uygun.

Either skillful or lazy. But not both. - Ya becerikli ya da tembel ama her ikisi değil.

iki
amphi
iki
two, double
iki
duo

Tom and Mary are a musical duo. - Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.

iki
dyad; two
iki
ambi

Tom and Mary were both ambitious. - Tom ve Mary her ikisi de hırslı.

Tom and Mary are both really ambitious, aren't they? - Tom ve Mary'nin ikisi de gerçekten hırslı, değil mi?

iki
twospot
iki
euchre
iki
twi
iki
double

The number of employees doubled in ten years. - Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

iki
di
ikisi de
ambi
üçte ikisi
two out of three
İngilizce - İngilizce

ikisi teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

iki
Breath The physical act of respiration Also will power
iki
KA იბი [igi]
iki
Russian for `Space Research Institute' of the (`Russian Academy of Sciences'' -- RAS)
iki
Breath Iki refers more to the physical act of respiration, while kokyu signifies the deeper cosmological aspects of breathing
ikisi