We have to be cautious, too.
- Biz de ihtiyatlı olmalıyız.
She's extremely cautious.
- O son derece ihtiyatlı.
It was a prudent move.
- Bu ihtiyatlı bir hareketti.
Tom discreetly left the party early.
- Tom ihtiyatlı bir şekilde partiden erken ayrıldı.
His mother discreetly kept an eye on the boy.
- Annesi çocuğu ihtiyatlı biçimde gözledi.