Her thick makeup is disgusting.
- Onun koyu makyajı iğrençtir.
I think it's disgusting.
- Bunun iğrenç olduğunu düşünüyorum.
Don't say these hideous words again!
- Bu iğrenç sözleri tekrar söyleme!
Tom rolled up his sleeve, exposing a hideous scar.
- İğrenç bir yara izini açığa çıkarmak için kolunu sıvadı.
I wonder why Tom was in such a foul mood.
- Tom'un neden böyle bir iğrenç ruh hali içinde olduğunu merak ediyorum.
We must get rid of this foul garbage right away.
- Bu iğrenç çöpten hemen kurtulmalıyız.
Do you find me repulsive?
- Beni iğrenç buluyor musunuz?
Death, in whatever form, is repulsive.
- Ölüm, hangi biçimde olursa olsun, iğrençtir.
It looks yucky to me.
- O benim için iğrenç görünüyor.
It looks really yucky.
- O gerçekten iğrenç görünüyor.
War is a loathsome business.
- Savaş iğrenç bir iştir.
Spiders are loathsome little creatures.
- Örümcekler iğrenç küçük yaratıklardır.
I heard that footprints of an abominable snowman have been discovered in the Himalayas.
- İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalayalarda keşfedildiğini duydum.
I heard that they found the footprints of an abominable snowman in the Himalayas.
- İğrenç bir kardan adamın ayak izlerini Himalayalarda bulduklarını duydum.
Ana's boyfriend is so cloying. He's always trying to kiss her and hold her hand.
- Ana'nın erkek arkadaşı çok iğrenç. O her zaman onu öpmeye ve onun elini tutmaya çalışıyor.
He tells dirty jokes even to children.
- Çocuklara bile iğrenç fıkralar anlatır.
Tom told some dirty jokes.
- Tom bazı iğrenç fıkralar anlattı.
Such an idea is abhorrent to her.
- Böyle bir fikir onun için iğrenç.
You filthy beast, get out of here!
- Seni iğrenç canavar, buradan defol!
Wisdom and goodness to the vile seem vile.
- Alçak için bilgelik ve iyilik iğrenç görünüyor.
It's morally repugnant.
- Bu ahlaken iğrençtir.
I think it's disgusting.
- Bunun iğrenç olduğunu düşünüyorum.
The magazine is researching the most disgusting insects on the planet.
- Dergi gezegendeki en iğrenç böcekleri araştırıyor.
You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
- Bütün bebek dişlerini bu kibrit kutusunda biriktirdin mi? Bu iğrenç!
Rat whiskers are gross.
- Sıçan bıyıkları iğrençtir.
You're really revolting!
- Sen gerçekten iğrençsin!
I can't believe that Tom said such hateful things about Mary.
- Tom'un Mary hakkında böylesine iğrenç şeyler söylediğine inanamıyorum.
His nasty face doesn't scare me even a bit.
- Onun iğrenç yüzü beni biraz bile korkutmadı.
I didn't expect such a nasty response to my question.
- Soruma böyle iğrenç bir yanıt beklememiştim.
I'm afraid of cockroaches, because they are disgusting and ugly.
- Hamam böceklerinden korkuyorum çünkü onlar iğrenç ve çirkinler.
Tom's jokes are offensive.
- Tom'un esprileri iğrenç.
Your jokes were offensive.
- Tom'un fıkraları iğrenç.
Sami committed a heinous crime.
- Sami iğrenç bir suç işledi.
Sami might have committed this heinous act.
- Sami bu iğrenç eylemi işlemiş olabilirdi.
You filthy beast, get out of here!
- Seni iğrenç canavar, buradan defol!
I wish I could say this was shocking.
- Keşke bunun iğrenç olduğunu söyleyebilsem.
It looks yucky to me.
- O benim için iğrenç görünüyor.
It looks really yucky.
- O gerçekten iğrenç görünüyor.
Tom never used to be so obnoxious.
- Tom hiç bu kadar iğrenç olmadı.
Tom was rude and obnoxious.
- Tom kaba ve iğrençti.
It made me feel lousy.
- Bu beni iğrenç hissettirdi.
I'm feeling nauseous.
- Ben iğrenç hissediyorum.
Tom is looking a little nauseous.
- Tom biraz iğrenç görünüyor.
A putrid smell came up out of the hole in the ground.
- Yerdeki delikten iğrenç bir koku çıktı.
Such an idea is abhorrent to her.
- Böyle bir fikir onun için iğrenç.